9 Kasım 2022 Çarşamba

Görl Gayding Tu

Ben bu işe ilk başladığımda, Defne bana dedi ki "istersen grupları ziyaret et, öyle karar ver nerede kalacağına" ben de başladım ziyaret etmeye. Kaç hafta oldu daha birini seçemedim. Çünkü önce Defne'nin gruplarını ziyaret ettim. En küçük yaş grubu acayip hoşuma gitti. Hem de sadece 1 saat olduğu için çok çok iyi geldi bana. Çocuklar sabrımı zorladığında saate bakıyorum "oh sadece 15 dakika kalmış" diyorum. Neyse Defne'nin grubundaki o küçük çocukların saati bana tam uymuyordu, o yüzden benim evime yakın başka bir o yaş grubu varmış, ona gideyim dedim. Ona başladım. Ama onlar da başka grupta daha çok ihtiyaç var aslında dediler. Aman neyse ne, detaylara vakıf olmanıza gerek yok, sadece şunu diyeceğim: bu süreçte farklı grupları ve liderleri gözlemleme fırsatı buldum. 

Bir kere Defne, tam bir kraliçe, sessiz sakin çok güzel yönetiyor. Öteki Aylin (Resmen adı Aylin diye okunuyor ama kim bilir nasıl yazılıyor, Eileein gibi bir şey olabilir) sürekli ofluyor, pufluyor, ah bu çocuklar yoruyor adamı diye bakıyor. Halbuki Defne'nin bakışları daha çok "çocuk işte" bakışı. Defne gerçekten disiplinli. Aylin o kadar değil ve bu yüzden çok yoruluyor. Aylin'in yanında bir kadın daha var, o da lider, adı Venessa olabilir. Bu kadın oflamıyor, puflamıyor, çocuklarla birebir iletişim kuruyor. İdeal yani. 

Ders başlamadan ve bitmeden önce el ele tutuşup marş söylüyoruz. Ve gruba katılanların "promise"lerini ezberleyip sahneye çıkmaları gerekiyor. Mesela geçen hafta 4 yaşında bi bıcırık katıldı, onu kenara alıp iki cümlelik yeminle ilgili bir etkinlik yaptırdık. (Kelimeler tek tek yazılmıştı ve sıralaması istendi. Böyle koca koca kağıtları sıraladı. Yani bir quiz gibi değil daha çok oyun gibiydi.) Sonra bir kağıda yazıp "haftaya kadar evde çalış gel" dedik. Bu hafta geldi, ezberlemiş tontiş. Bu arada ezberledikleri şey ""I promise that I will do my best to think about my beliefs and to be kind and helpful" yani "elimden gelenin en iyisini yapacağıma, inançlarım hakkında düşüneceğime, nazik ve yardımsever olacağıma söz veriyorum" gibi bir şey diyorlar. (Google Translate şöyle çevirdi: "İnançlarım hakkında düşünmek, kibar ve yardımsever olmak için elimden gelenin en iyisini yapacağıma söz veriyorum." Eskiden olsa "benim dediğim doğru ya derdim ama özgüvenim yerlerde, üzgünüm.) Her neyse.

Sonra en az 15 dakika bu çocuğun haftaya velilerin karşısında nasıl bu sözü vereceğinin provasını yaptık. 2 çocuk rainbow bayrağı tutacak, bir çocuk bölge bayrağını tutacak. 2 çocuk seyirci olacak, falan filan. 

Muhtemelen bunların anneleri de bu yollardan geçti, o yüzden duygusal bir an. Ben yine çok şaşırdım tabi. El kadar bebeler, haftada sadece 1 saat geliyorlar, onun için ayrı üniforma alıyorlar, marşı ezberliyorlar, tören düzenleniyor. Baksan, bu hafta ne yaptık? Fil boyadık. Bu. Ne işe yaradı? Bilmem yani. Geçen haftaki oyun güzeldi mesela, anlamlıydı. Ay asıl onu anlatayım:

Ortada bir sepet var. Sepetin içinde gazete kağıtları yuvarlanıp bantlanmış, top yapılmış, onlar var bir sürü. "Herkes eşit şekilde alsın bakalım" dedi lider. Herkes bir tane aldı önce, sonra bakıldı herkese yetecek birer tane daha alındı. "Hmm herkeste iki tane var, çok güzel, eşit oldu" denildi. Sonra daire şeklinde dizildik (bu arada mutlaka daire şeklinde toplanıp yoklama alınıyor, daire şeklinde toplanıp marş söyleniyor, ne zaman bir araya gelinse bi halka olunuyor, müthiş bir tecrübe bence.) bi halka olduk, herkes eşit mesafede, sepete top atmaya çalışıyoruz. çocuklar sepete isabet etsin etmesin "well done" dememiz gerektiğini öğütledi lider. hayatımın şokunu orada yaşamış olabilirim. çünkü ben en fazla "nice try" derdim. "iyi deneme, güzel atıştı ama" derdim mutlaka olamadığı hatrımda kalırdı, hayır, yine de "well done" işte. lider zaten bunu çocuklara söylüyor ama diğer çocukları da tembihliyor, arkadaşınıza "well done diyin" diye. yani biz yetişkinler demiyoruz ki çocuğumuza öğretelim di mi?

Neyse, herkes eşit mesafeden atıyordu ya, bu sefer şöyle yaptık, tam sepetin yanında minnacık bir halka olduk, erkek kardeşi olan bir adım geri gitsin, saçı uzun olan bir adım geri gitsin gibi bir sürü şey söyledik. Böylelikle kimi sepete yakın kaldı, kimi uzak kaldı. Bu sefer de öyle atmaya çalıştılar sepete topu. Lider dedi ki "hayat bize her zaman eşit şartlar sunmayabilir, bunu göz önünde bulundurmak gerekir." Kendi ten rengini gösterdi, zenci bir kadın. Onun kadar siyah olmasa da yine zenci diyebileceğimiz bir çocuk vardı "bak bizim ten rengimiz daha koyu" dedi. Ben zaten müslüman olarak oradayım. Farklıyız yani. 

Mesela bu akşam da yoklama sırasında laflarken (he bu arada her ders yoklama alınıyor am aönce biraz sohbet muhabbet, bu hafta neler yaptınız, ne oynadınız gibi şeyler) Christmas kutlamalarından bahsedildi. Lider hemen Christmas kutlamayan var mı dedi, ben elimi kaldırdım. Biz de Ramazan'ı ve Kurban'ı kutluyoruz dedim. Onlar da hemen Diwali'yi söylediler, yakın zamanda okulda öğrendiler ve Diwali yeni geçti, oradan akıllarında kalmış olabilir. İnşallah Ramazan da akıllarında kalır ne diyim. Bunu ayrıca yazmak isterim.

Öyle işte. Bu insanlar ne yapıyor? Ayrıca o yemindeki "I will do my best to think about my beliefs" kısmı bir tek benim mi içimi kemiriyor? Beliefs derken? Yani bunun üzerine düşünmek tabii ki çok güzel bir şey ama sanki yıkıcı bir tavır da var gibi. Var mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder