29 Eylül 2022 Perşembe

Türkiyeli "yer"

Çok tuhaf bir şeyler olmaya başladı son günlerde. Mesela twitterda bir fotoğraf görüyorum, mesela bi yemek fotoğrafı, arka planda mutfak/balkon gözüküyor. Üff diyorum, şu güzel fotoğraf bile bir apartman dairesinde çekilmiş. Çok güzel dolaplar olabilir, masa falan on numara olabilir. Ama bahçeleri yok diyorum, altta birileri var, üstte birileri var, insani değil. Ya da bakıyorum, onca para vermiş ama apartmanda oturuyor diyorum.
Hele böyle sokak videolarına hiç katlanamıyorum. Mideme ağrı giriyor. Binlerce insan bu çarpık kentleşmede yaşıyor diyorum. Başımı kollarımın arasına alıp, nasıl olur Allah'ım, benim insanıma bu nasıl reva görülür, demek istiyorum. Çok tuhaf. Bu son bir kaç haftadır olmaya başladı. 

Buradaki evimizde otururken aynı para çok güzel dairelerde de oturabilirdik. Ama ben ısrarlar bahçeli ev olsun diye ısrar ettim. Çünkü Türkiye'de bu bir lüks ama burada hiç değil. Minnacık bir bahçe de olsa bahçen var yani. Kimse de "oo bahçeli evde oturuyorsun" demiyor. Hele benim oturduğum eve hiç demiyorlardır. Ama İstanbul'dakiler için çok lüks. O yüzden hiç evden fotoğraf paylaşmamaya çalışıyorum. 

Çok tuhaf değil mi?

11 Eylül 2022 Pazar

Size Anlatacaklarım Var.

Siz kimsiniz bilmiyorum ama size anlatacaklarım var. Blog'dan kimseye haber vermiyorum, sanki birileri beni okursa kısıtlanacakmışım gibi hissediyorum. Biri beni yolda belde görürse "aa Merve duyduk, şöyle böyle olmuş" diyecek de ben de "iyi de sizin beni bildiğiniz kadar ben sizi bilmiyorum" diyecekmişim gibi. Belki de ben bir alışveriş gibi görüyorum. Bu alışveriş bakışımı mı değiştirmem gerekir? Yazmak, bazen de anlaşılmak bana iyi geliyor. 

Hem ben anonim bile yazsam, insanlar ben olduğumu anlıyor. Merve bunu sen mi yazdın diyorlar. O zaman da "evet, ben yazdım" demekten çekinmiyorum. E o zaman daha ne?

Hem atla deve değil ya, insanlarla paylaştıktan sonra pişman olursam kapatabilirim, blogumu taşıyabilirim. Kilitleyebilirim. Silebilirim de. Ama ne gerek var yani? İnehk'i sildik de ne oldu? Kalsaydı ne olurdu?

Bu yazma tecrübesiyle ilgili şunu fark ediyorum, hep bir şekilde yazdım. Kızlarla ortak bir defterimiz vardı, ona yazdım. Sonra blog yazdım, kızları da dahil ettim. Ama niye zorlamışım ki yani onlar yazmak istemiyorsa yazmasın. İnstagram'da da onlara yazdığım 6-7 takipçili bir hesabım vardı. Şimdi 70 kişi var, çok kalabalık geliyor. Ama sonra diyorum ki 7 de olsa yazmayacaklar ki? bazen delleniyorum açıyorum hesabı. Bazen kapatıyorum. Çoğunlukla kapalı duruyor. 

Neyse işte, bunlar benim yazma üzerine genel düşüncelerim. Aslında böyle böyle yazmayla ilgili çekincelerimi yazsam, sonrasında ne kadar gereksiz olduğunu göreceğim muhtemelen.

Size anlatacaklarım var kısmına gelince. Ben Londra'ya taşındım. Eh, epey de zorlandım. Daha doğrusu Londra'ya taşınma kısmı kolaydı ve güzeldi. Bundan önce Reading'te yaşamıştım, o kısım var ya felaket. Ama felaket olmasının sebebi, pandemi miydi, 1 odalı ev miydi, full lockdown mıydı, yeni evli olmak mıydı, eşimin iş arıyor olması mıydı, hiç emin değilim. Ama berbat bir yıldı. Çok şükür ki bir yıl değil, 11 aydı diyorum ama yani 11 yıl gibi töbe estağfurullah. Vücudumda hasar bırakan bir 11 ay oldu. Zamanla düzelir inşallah.

Heh, size anlatacaklarım var diyordum. Burada hala beni şaşırtan şeyler görmeye devam ediyorum. En basitinden kendime çok şaşırıyorum. Bunları anlatmak isterim. Eğer dinlerseniz. Aman, dinlemezseniz dinlemeyin, ben anlatabilirim.

Öyle işte, birileri beni oturtsa da Merviş, her gün 10 dakika şuraya yazı yazacaksın dese. Ne güzel olurdu değil mi?