23 Ocak 2016 Cumartesi

7. gün - tezi instagrama yazsak?

Bir insan her gün yazacak ne bulur ki?

Öyle deme Merve, instagram’da her gün yazıyorsun onca şey, çatır çatır. 500 küsur gönderin var. Onları deden mi yazdı? Hayır yani resimlerin de bir şeye benzemiyor ama altında yazdıkça yazıyorsun. Onları worde aktar, kelime hesabı yap bakalım kaç kelime varmış? Asıl sen onları word’e aktar, iki yana yasla, satır aralığını 1,5 yap, 12 punto, times new roman. Vay anasını! Doktora tezi mi olmuş? Boru değil, 500 gönderi.

Bir de instagramı, instagram gibi kullanmadığın, resimden çok yazıya önem verdiğin için cicim, aldı başını gitti yani. Sırf İsveç’te paylaştıkların tezin giriş kısmını oluşturmuştu bile. O tezi niçin yazdın? Aklında ne soru vardı? Hangi sorunun peşinden gittin? Yaparken hangi yöntemleri kullandın? Sınırlılıkların neler? Ohoo çoktan olmuştu bunlar.

Ama işte onları yazmak öyle kolay değil. Yazmak sancılı bir süreç. Böyle laflara da sinir oluyorum ama bildiğin karın ağrısı. Mesela ben şimdi bizim yapacağımız atölye için nedir ne değildir, ne murat ediyoruz falan bir yazı yazmam lazım. Allah’ım ölüyorum. Karnımın ağrısı burnuma kadar geliyor. Bu benzetmeyle şunu demek istedim: Öyle saçma salak stres yapıyorum ki, karnım mı ağrıyor, burnum mu sızlıyor bilemiyor.

Keşke mesela öyle sıkıcı rapor yazmak yerine, insanlara instagram linki göndersek ve işe yarasa. Bir resim olsa altında da şunlar yazsa:

Ay kızlar biliyor muşunuz ne oldu? Biz şey yapalım dedik, bir bilmem ne atölyesi oluşturalım. Buna da en fazla 8-9 kişi çağıralım. Bir gün boyunca insanlar bize sunum yapsınlar. Atölyeyi de şurada yapalım. Gelecek adamların listesini çıkaralım bir an önce. Yapılan tezlere, yazılan makalelere, kitaplara vs. bakalım. Twitter, acedemia vs akademiklerin kullandığı sosyal medyalara bakalım. Bu işle kimler ilgileniyor bir liste çıkaralım. Sonra tek tek haber edelim onlara. Bize bir özet göndersinler. Sonra onları gelsinler anlatsınlar, tam metin göndersinler. Onları basalım. Oh, mis gibi şahane olsun.
Gelen ekipte de sosyologlar, mimarlar, şehir planlamacıları, psikologlar falan olsun. Voltranı oluşturalım. Selena’yı çağıralım?

Sonra o kitapçığı herkeslere gönderelim, eşe dosta haber salalım. Bakın bakın biz ne bulduk, diyelim. Sonra şunları şunları yapalım mı? Ne dersiniz? Diyelim. Onlar da, ay şahane olur valla! Desinler.

Mümkünse onlar bana benzemesinler, noktalama işaretlerini düzgün kullansınlar. Tırnak işareti içine almıyorlarsa virgülle işi kurtarabilirler miymiş bir araştırsınlar. Soru işareti nereye koymaları gerek, bir bakıversinler. Ne biliyim, gerekli yerde italik kullansınlar. Mesela daha demin gerekli değildi.
Mesela bir instagram hesabımız olsa, her gün düzenli veriler girsek oraya. İstediğimiz kıvama geldiği zaman tez jürimizi toplasak, sunsak onlara. Bakıın, biz ne yaptık, ne desek. Ama tabi onların işini kolaylaştırmak için tagler, hastagler falan kullansak. Gerekli linkleri versek.

Bak gazeteci falan olsan yaparsın da bunu –belki- akedemide sökmüyor. İlla bir şey olmak zorunda değilsin ama bir instagram hesabıyla da çok güzel şeyler yapabilirsin değil mi?

O değil de, size ne söylicem. Bir kere biz İlem’de edebiyat dersinde “edebiyat nedir?” “neye edebiyat ürünü diyebiliriz?” falan diyorduk. Sonra hoca şey demişti, bir kadın 9 tane falan farklı twitter hesabı açarak bir hikaye yazmış. Yani 9 hesap da tamamen fiction. Onların hepsini birbiriyle konuşturmuş falan. Süper değil mi? Bu edebiyat değildir de nedir?

Yazının bütünlüğünden ziyade benim yazmam önemli, o yüzden daldan dala atlıyorum.
Şimdi baksan o kadına sağdan soldan şey diyorlardır: elinde telefon, çat çat çat çat ne yazıyor öyle, yaptığı da bir şeye benzese! Yahu o kadının yaptığının Tolstoy’un yaptığından farkı yok.

Ouuu fena benzettim ama.

Bu arada, instagramda bir yerlerde yazmıştım, buraya da yazayım. Bence bir insanın “yazar” olarak anılması çok güzel bir şey. Ünlü, meşhur falan öyle değil. İnsanın zihninde direk “sakin bir hayat geçirmiş insan” canlanıyor. Tam tersi olsa bile öyle. Mesela Tolstoy kumar borcunu ödemek için “Kumarbaz”ı oturup bir gecede yazmadı mı? Pek sakin bir hayata benzemiyor.

Tolstoy’du di mi o? Kumarbaz’dı di mi o roman?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder