8 Eylül 2021 Çarşamba

Bal Kız'a

Canım arkadaşım ilk bebeğini kaybettiğinde yazdığım yazı, yazı yazarken adını bilmiyordum ama meğer arkadaşım kız olduğunu öğrenince ona Rabia ismini vermiş, Rabia'ya rahmetle:


Ah bal kız, biz iki gün önce öğrendik ki, sen tatlı mı tatlı mini mi mini tatlı bir kızmışsın, anneciğinin karnında. Açıkçası anneciğinin karnında olduğunu epey bir zamandır biliyoruz, çünkü varlığın zuhur ettiğinden beri annen öğüre öğüre bir hal oldu. Ne bir şey yiyebildi ne bir şey içebildi, anca çubuk kraker. Biz de “ah çabucak geçse şu aşermeler” diye dua ettik durduk. Sonra senin annenin kanamaları başladı bal kız. Biz de hiç bilmeyiz böyle şeyleri, nedir ne değildir, hiç anlamadık, “hiç kıpırdamadan yatacaksın” dediler, annen de yattı. Babacığın da annene bir güzel baktı. Ah bal kız. 

Ben İngiltere’den gelir gelmez annenin penceresine gittim, camdan el salladım ona. Anneni bir görmeliydin, sanki bir melek! Bembeyaz olmuş ama o beyazlık annelikten, masumluktan, parıldamaktan, nasıl desem, ah bal kız. Sonra biraz iyileşelim diye bekledik, hastalık bulaştırmayalım dedik annene, biz beklerken anneciğin de hastaneye gitti. Oradan bize haber verdi işte, senin 17 haftalık bir kız çocuğu olduğunu ama 15 haftalık kadar olduğunu ve tutunamadığını, artık annenin hayatını tehlikeye attığını, gebeliğe son verileceğini.

Bal kızım, işte o zaman işler değişti. Biz anladık ki sen annenin bu dünyada makamını yükseltmeye gelmişsin. Ah benim hafımızın sanki orada tâcı yokmuş gibi, ipekten elbiselerle Kur’an okuyup okuyup yükselmeyecekmiş gibi bir de onu karşılayan bir kızı olacakmış, meğer sen onun habercisiymişsin. 

Daha demin anneni aradım, sesi yorgun ama güzel geliyordu. Bilmem ki neler hissetti kim bilir, Allah’a çok yakın bir an olmalı, içinden bir can çıkıyor, onu veren Allah, alan Allah. Bir yandan senin de canın devam etmeli. Ah, belki de annenin her şeyden daha önemli olanın kendi olduğunu fark etmesi gerekiyordu, öyle mi dersin? Ah bal kız. Sen bizim dünyamıza geldin de bize ne söylemek istedin?

Bu arada ben Merve Teyzen, senin annenin liseden beri en yakın arkadaşı. Yani en yakın arkadaşlarından biri. Annenin bir sürü yakın arkadaşı vardır, hepsi de en çok onu sevdiğini düşünür. Ama bence bir tek bize söylüyor “seçilmiş kız kardeşlerim” diye. Bu durumda sen de bizim “seçilmiş yeğenimiz” oluyorsun. Ayrıca ilk kız yeğen olacağın için muhtemelen epey şımartacaktık seni. Melih abin sana kitaplar okurdu, Ahmet Oğuz afacanlıklar yaptırırdı. Ayşegül Teyzen dinazorlarıyla oynatırdı, Beyza Teyzen çocukları bize kilitlemenin mutluluğuyla yan masada çay içerdi. Ah bal kız, geleydin buralarda iyi eğlenirdik ama gittiğin yer ya da gelemediğin yer o kadar güzel ki, o kadar haklısın ki bal kız!

Burada nasıl dua edilir ki bilemedim. Rabbim bu dünyada da ahirette de güzellikler ver.  Bal kız bu dünyaya varamadı, ahiretinde güzellikler ver ona. Burada da annesine hep iyilikler ver, güzellikler ver. Bal kızı, annesini ve babasını bağışla… Onlara rahmet et, merhamet et, lütfunla muamele et.

20 Mayıs 2021 Perşembe

tekerrürden ibaret bir blog yazısı

Yıllardır değişmemiş bu blog yayınlama sayfası, ne kadar güzel. Ben de en son 4 yıl önce mi yazmışım ne? Hey yavrum hey. Zaman akıp gidiyor. Bi ara her gün 20 dakika yazmaya karar vermişim. Bunu belli aralıklarla yapıyorum. Belli aralıklarla sosyal medyadan uzak durmaya çalışmam gibi. Bu sefer de twitter'a girmeyeyim de bari blog yazayım diye geldim. 

Belki girerim de yani twitter'a belli olmaz. Öyle hep büyük kararlar alıyoruz, sonra bırakıyoruz. İbadetin az ama devamlı olanı makbuldürden hareketle, 4-5 yıl aralıklarla da olsa bu bloğa devam etmem de belki makbuldür diye düşünüp devam ediyorum arkadaşlar. 

Selamlar.