4 Ocak 2012 Çarşamba

i.e.t.t

bir akşam trafiğinde, otobüse ön kapıdan binebilmiş, ve tam basamakta, en kıral yerde, yüzü cama dönük, ve kimsenin kendisini rahatsız etmediği bir yerde, tıklım tıkışık trafikte, ağır aksak ilerleyen otobüste bir genç kız kah aynadan otobüse arka kapıdan binmeye çalışanlara, kah duraktaki yollara taşmış ve otobüse binemeyen insanlara bakıyordu.

böyle uzun cümleleri toparlaması da okuması da zor, neden hala böyle cümleler kurup duruyoruzki? insanoğlu bazen böyle uğraştırıcı şeyleri seviyor. bir örnekle açıklamak gerekirse: zeytinyağlı fasulyeyi ortadan boylamasına kesmek. iki örnekle açıklamak gerekseydi sebzeleri jülyen doğramayı da zikrederdim.

heh işte o trafikte, o otobüslere binmeye mecbur olan insanlara bakınca insanın evi olan bir mahluk olduğunu anlıyon sevgili okur. gerçi millet parkı dolaylarında bir homeless gördümki, işte bu şehir hayatına..

bu arada farkettin di mi sevgili okur, ilk önce kendimi sanki başkasıymış gibi yazıcaktım ama sonra daldım gittim.

insanların aileleriyle daha çok vakit geçirebilmesi için sanırım birilerinin çıkıp "siz hastanede çalışanlar akşam 5te, siz tapukadastro memurları saat 3te işten çıkın" diye şu şehre bir iyilik yapmasını beklicez. böylelikle kimi babalar çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmenin tadını çıkarırken, kimi babalar daha fazla haber programı,futbol yahut dizi seyredebilecek ve bu sırada çocukları daha fazla bilgisayar oyunu oynayabilecek. şanslılarsa oturup hepberaber bi film izleyip çekirdek çitleyebilirler. ertesi gün evi süpürmek gerek ama nolcak 5 dakkada süpürürversin çocuk, ne de olsa artık birileri çıkıp okul saatlerinde de düzenleme yapmış değil mi?

şu saatleri ayarlama üzerinde bi düşünülmeli, sonuçta bu koca şehirde, hepberaber yaşamaya çalışıyoruz, birbirimize ne kadar yardımcı olabilirsek o kadar iyi, çünkü hepimiz evimize gitmek için can atıyoruz. yani belki. en azından evimize gitmeliyiz. gidiyoruz. yapıyoruz bunu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder